Türkiye'de açık ve net söylemek gerekirse ekonominin çarkı, durmuş vaziyettedir...   Eğer buna rağmen bir şeyler halen daha söyleniyor ise, hala ekonomi büyüyor deniyorsa o zaman bu ekonominin getirisini kim kullanıyor, kime gidiyor halk bunu soruyor...   Çiftçi'de yok, esnafta yok, emekli'de yok, işçi'de, memur'da yok, orta ölçekli işletmeler'de yok, sanayici'de yok, peki o zaman büyüyen ekonominin rantını kim paylaşıyor ?   Türkiye'de tüm sektörler aşağı doğru giderken, vatandaşın 70'i fukaralaşır'ken dünyadaki milyoner'ler listesine, güzel ülkem'den yeni girenler oluyor...   Bir kaç kişinin dünyadaki milyonerler listesine girerken, Türkiyede'ki işçi, esnaf, çiftçi varlığını kaybediyor, yoksullaşı'yor ve umutlarını kaybediyor...   Bilbortlar'da ayına yıldızına kurban olurum demekle'de aya ve yıldıza kurban olunmu'yor...   Aya ve yıldıza kurban olabilmek için, askerin başına çuval geçirtmeyeceksin, ülken'de terörü önleyecek'sin, bu ülkenin bankalarına sahip çıkacaksın, üretimine sahip çıkacaksın, her bir bireyin kimliği ve onuru ile yaşamasını sağlayacak'sın...   Uluslararası arenada fert başına düşen milli geliri ile ve içerde, üretimi'niz ile ve milletimizin birliğini, beraberliğini sağlayacak hukuk sisteminiz ile ancak milliyetçilik yapabilirsiniz...   İktidar'da olanların sloganlar ile işi olmaması lazım, iktidar'da olanın işi icraattir halk icraati'ne bakar...   "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz..."   Bir taraftan aya yıldıza kurban olduğunuzu söyleyecek, diğer taraftan yoldaş olunan milliyetçiliğin kafatasçı olduğunu, ırkçı olduğunu ifade edeceksin, aslında buna ya milliyetçiliğin bilinmediği, yada döneme ve mevsime göre takılmak denir...   Yakın zamanda Türkiye'de bir alışkanlık haline gelen mevsimlik ve dönemlik milliyetçiler mevsimlik ve dönemlik İslamcılar, mevsimlik ve dönemlik Atatürkçü'ler, cumhuriyetçiler, demokratlar var, yerine göre ihtiyaç varsa demokrat kendi işlerine göre, işleri bitti'mi demokrasi hak getire...   Demokrasi derler kendi partisinde bile demokrasi uygulamaz, demokrasi derler bir tane demokratik adım atılmaz, parti içi demokrasi olmadan kurumsallaşma yasası çıkmaz, temsilde adaleti sağlayacak seçim kanunu çıkmaz, kürsü hariç dokunulmazlık kalkmaz çünkü olmaz, olmaz, olmaz...   Her yer satılıyor, her şey haraç mezat satılıyor, yüzlerce binlerce şaibeli ihale çekler geliyor paralar gidiyor, yaşanan olaylar Ali, Dibo hikayeleri rant kaynağından sebeplenme'ler geçmişin hortumcu'ları yaşanan olayların yanında nerede ise temiz kalma noktasına geliyor, gelen gidenden beter...   Bakıyorsunuz gidenler yaptığı gibi, şimdi gelenler aynı durumda...   Belediyelerde'ki üç beş adam dışında neler olup bittiğini bilen yok, makro ekonomi, makro ekonomi söylenen bunlar...   Acaba bu değerlerden ülkemizdeki esnaflarımız'da büyümeden nasibini alıyorlar'mı diye sormamak mümkün değil...   Anadolu'nun her kesimden insana her şeye vergi koyup, milletin canına okunulma'sı, dolaylı vergiler ile zengin fakir ayrımı yapmadan herkesin inim inim inlediği görünüyor...   Dünyada en pahalı benzinin, İngiltere'den sonra en pahalı elektriğin kullanımına maruz kalan aziz milletimize hakta ve bedelide bu değildir...   Japonya'da taş taş üstünde kalmadı, 6 Ağustos 1945 yıllarında yani aradan 74 yıl geçmiş, Japonya'da taş taş üstünde yok, Almanya'da taş taş üstünde yok savaşlarda yıkılmış, bu yıkılan devletler ayağa kalmış bu ülkenin en gürbüz insanlarını köle tüccarlığı yapar gibi, köle pazarlarında satar gibi dişlerine bakarak, muayene ederek, alıp götürüyor...    Neden bizim ecdadımız cihan devletini kurmuştu, niye oradan buraya geldik diye hesap yaparken şimdi bir dönem ayaklarımızın altında diz çöken bu milletler önünde diz çökmeye kapılarına gitmeye, el pençe durup AB üyeliğine kabul edilmeye mahkum ediliyoruz diye sormak istiyorum...   Mesaj açık ve nettir proje ürünü olanlar proje ürünü olarak giderler...