Devrim AKTÜRK
Köşe Yazarı
Devrim AKTÜRK
 

İslam Şuuru Yeniden Canlanmalı

Erzurumsonhaber / Erzurum - Öncelikle yazıma başlamadan önce, Yeni Zelanda’da yaşanan katliamı kınıyor, şehadet şerbetini içen mazlumlara rahmet diliyor ve katliamı yapan teröristlerin ivedi yakalanmalarını ümit ediyorum. İslâm Dinimiz, her geçen gün birileri tarafından istismar edilmekle kalmıyor, üstüne üstün bir korku terimine de dönüştürülmeye çalışılıyor. Bu korku terimini ilk ortaya atanlar ise Avrupa’dır. Bu kıtada bulunan bir kısım ülkelerin, ‘‘İslâmafobi’’ diye ortaya attıkları kavram ile hem dinimiz zarar görmekte hem de tüm dünyanın dinimize karşı bir cephe alması istenmektedir. Peki biz Müslümanlar, bu yaşanan planlı ve örgütsel çalışmalara karşı ne yapmaktayız? tabi ki de sosyal medya üzerinden bir kınama mesajı ile yetinmekteyiz. Keza bu kınamayı bile çok görmekteyiz. Ama biz Müslümanlar, bu yaşanan skandal yapı ve yapılanmalara karşı bir şekilde diplomatik bir tavır takınmalıyız. Nasıl mı? İşte tüm merak edilenler köşemizde. Öncelikle her ne olursa olsun, zalimin ve zulümle beslenen odakların oyunlarına alet olmayacağız. Çünkü siyaset varken, politika varken eline silah alıp, şiddeti bir çözüm yolu olarak görenlerden olmamamız gerekir. Daha öncesinden siyasetimiz ve diplomatlarımız ile Doğu Kudüs olayını haletmiştik ve büyük ülkelerin Amerika’ya karşı sert bir tavır takınmalarını sağlamıştık. Aynı politik çalışmayı Yeni Zelanda’da yaşanan katliamla da sürdürmemiz gerekir. Diğer bir hususa gelecek olursak; ülkemiz içerisinde yer alan partiler, kamu kurum ve kuruluşların ortak bir manifesto yayınlaması gerekecektir. Bu manifesto ile ülkemiz, tüm dünyaya birliğimizden ve beraberliğimizden asla ödün vermeyeceğimizi belirtmemizi sağlayacaktır. Akabinde ise; katliamı yapan teröristlerin kullandığı silahlar, silahların üzerine yazdıkları yazılar ve daha öncesinde yaptıkları açıklamalar baz alınarak, ülkemizin en önemli ve dünyanın en görkemli şehirlerinden biri olan İstanbul’da, İslâm İşbirliği Teşkilatı içerisinde yer alan veya almayan devletlerin ve devlet liderlerinin bir zirve gerçekleştireceği belirtilecektir. Türkiye’nin kalbi İstanbul’da gerçekleşecek zirvede, devlet liderleri ortak bir kınama mesajı yayınlayacak ve bu katliamı yapanları terörist diye adlandıracaklardır. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı içerisinde yer alan devletlerin, bundan sonra diğer ülkelerde yaşanacak herhangi bir Müslüman düşmanlığına karşı, sert tavır takınacakları belirtilecektir. Diğer süreçlerde ise İslâm İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği’ne benzer bir teşkilat kurulmasına yönelik bir çalışma başlatacak ve bu teşkilata ‘‘Ortadoğu Birliği’’ adı verileceğini tüm dünya devletlerine duyurmaları gerekecektir. Bu sayede Ortadoğu Birliği içerisinde yer alacak ülkelere yönelik her türlü saldırı, sert kararlar ile kınanacaktır ve tabiri caizse; bu kervan böyle yürümez, diyeceklerdir. Keza Ortadoğu Birliği içerisinde yer alacak ülkeler, tıpkı Euro gibi kendi ticaret paralarını basacaklar. Bu sayede hem kendi para birimlerini gün yüzüne çıkaracaklar hem de ticaret savaşında ellerine çok büyük bir kuz almış olacaklar. Ülkemizde ise bu çalışmalar yetmeyecek, üstüne Ayasofya tehdidine karşılık devlet büyükleri bir yasa çıkaracak. Bu yasada ise ‘‘kılıç hakkımız’’ diye tabir ettiğimiz Ayasofya’mız, müzeden tekrar Camiye dönüştürülecektir. Ortadoğu Birliği hiç vakit kaybetmeden, dinimiz için belirtilen ‘‘İslâmafobi’’ kavramını kullanan ülkelere ve liderlere yönelik sert tavırlar takınacak ve bu terimin yasaklanmasına yönelik süreçler oluşturacaklardır. Ardında ise, Din-i İslâm’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, en realist biçimde meallere dönüştürülerek tüm dünya ülkelerinde bulunan liderlere ve diplomatlara hediye edilecektir. Okurlarım, işte size formül. Eminim ki yanlışlarım ve eksik olarak bıraktığım maddeler bulunmaktadır. Bu yanlışları ve eksiklikleri de siz düzeltirsiniz. Biz Müslümanların asla yanlışa düşmemesi gerektiği ve herhangi bir bataklığa saplanmamamız gerektiğini bir kez daha belirtmek isterim. Çünkü bizi biz yapan insanlığımızdır. Şehitlerimiz için her ne kadar üzülsek de, kendileri hem kıymetli bir günde hem de kıymetli bir yerde şehadet şerbeti içtiler. Bilesiniz ki o günkü Cuma, onların Cuması idi. Mevlana Hazretleri’nin belirttiği ‘‘Şebi Arus’’ terimi, onlara malik oldu. Her ne olursa olsun, asla şu Ayetimizden dönmeyeceğiz; ‘‘Biz yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü…’’ Hak tecelli olacaktır ve zalimler cehennemlerinde yanacaklardır. Bizler ise görevimizi yerine getireceğiz ve dinimizi en güzel biçimde temsil edeceğiz.    
Ekleme Tarihi: 16 Mart 2019 - Cumartesi

İslam Şuuru Yeniden Canlanmalı

Erzurumsonhaber / Erzurum - Öncelikle yazıma başlamadan önce, Yeni Zelanda’da yaşanan katliamı kınıyor, şehadet şerbetini içen mazlumlara rahmet diliyor ve katliamı yapan teröristlerin ivedi yakalanmalarını ümit ediyorum.

İslâm Dinimiz, her geçen gün birileri tarafından istismar edilmekle kalmıyor, üstüne üstün bir korku terimine de dönüştürülmeye çalışılıyor. Bu korku terimini ilk ortaya atanlar ise Avrupa’dır. Bu kıtada bulunan bir kısım ülkelerin, ‘‘İslâmafobi’’ diye ortaya attıkları kavram ile hem dinimiz zarar görmekte hem de tüm dünyanın dinimize karşı bir cephe alması istenmektedir. Peki biz Müslümanlar, bu yaşanan planlı ve örgütsel çalışmalara karşı ne yapmaktayız? tabi ki de sosyal medya üzerinden bir kınama mesajı ile yetinmekteyiz. Keza bu kınamayı bile çok görmekteyiz. Ama biz Müslümanlar, bu yaşanan skandal yapı ve yapılanmalara karşı bir şekilde diplomatik bir tavır takınmalıyız. Nasıl mı? İşte tüm merak edilenler köşemizde.

  • Öncelikle her ne olursa olsun, zalimin ve zulümle beslenen odakların oyunlarına alet olmayacağız. Çünkü siyaset varken, politika varken eline silah alıp, şiddeti bir çözüm yolu olarak görenlerden olmamamız gerekir. Daha öncesinden siyasetimiz ve diplomatlarımız ile Doğu Kudüs olayını haletmiştik ve büyük ülkelerin Amerika’ya karşı sert bir tavır takınmalarını sağlamıştık. Aynı politik çalışmayı Yeni Zelanda’da yaşanan katliamla da sürdürmemiz gerekir.
  • Diğer bir hususa gelecek olursak; ülkemiz içerisinde yer alan partiler, kamu kurum ve kuruluşların ortak bir manifesto yayınlaması gerekecektir. Bu manifesto ile ülkemiz, tüm dünyaya birliğimizden ve beraberliğimizden asla ödün vermeyeceğimizi belirtmemizi sağlayacaktır.
  • Akabinde ise; katliamı yapan teröristlerin kullandığı silahlar, silahların üzerine yazdıkları yazılar ve daha öncesinde yaptıkları açıklamalar baz alınarak, ülkemizin en önemli ve dünyanın en görkemli şehirlerinden biri olan İstanbul’da, İslâm İşbirliği Teşkilatı içerisinde yer alan veya almayan devletlerin ve devlet liderlerinin bir zirve gerçekleştireceği belirtilecektir. Türkiye’nin kalbi İstanbul’da gerçekleşecek zirvede, devlet liderleri ortak bir kınama mesajı yayınlayacak ve bu katliamı yapanları terörist diye adlandıracaklardır. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı içerisinde yer alan devletlerin, bundan sonra diğer ülkelerde yaşanacak herhangi bir Müslüman düşmanlığına karşı, sert tavır takınacakları belirtilecektir.
  • Diğer süreçlerde ise İslâm İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği’ne benzer bir teşkilat kurulmasına yönelik bir çalışma başlatacak ve bu teşkilata ‘‘Ortadoğu Birliği’’ adı verileceğini tüm dünya devletlerine duyurmaları gerekecektir. Bu sayede Ortadoğu Birliği içerisinde yer alacak ülkelere yönelik her türlü saldırı, sert kararlar ile kınanacaktır ve tabiri caizse; bu kervan böyle yürümez, diyeceklerdir. Keza Ortadoğu Birliği içerisinde yer alacak ülkeler, tıpkı Euro gibi kendi ticaret paralarını basacaklar. Bu sayede hem kendi para birimlerini gün yüzüne çıkaracaklar hem de ticaret savaşında ellerine çok büyük bir kuz almış olacaklar.
  • Ülkemizde ise bu çalışmalar yetmeyecek, üstüne Ayasofya tehdidine karşılık devlet büyükleri bir yasa çıkaracak. Bu yasada ise ‘‘kılıç hakkımız’’ diye tabir ettiğimiz Ayasofya’mız, müzeden tekrar Camiye dönüştürülecektir.
  • Ortadoğu Birliği hiç vakit kaybetmeden, dinimiz için belirtilen ‘‘İslâmafobi’’ kavramını kullanan ülkelere ve liderlere yönelik sert tavırlar takınacak ve bu terimin yasaklanmasına yönelik süreçler oluşturacaklardır. Ardında ise, Din-i İslâm’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, en realist biçimde meallere dönüştürülerek tüm dünya ülkelerinde bulunan liderlere ve diplomatlara hediye edilecektir.

Okurlarım, işte size formül. Eminim ki yanlışlarım ve eksik olarak bıraktığım maddeler bulunmaktadır. Bu yanlışları ve eksiklikleri de siz düzeltirsiniz. Biz Müslümanların asla yanlışa düşmemesi gerektiği ve herhangi bir bataklığa saplanmamamız gerektiğini bir kez daha belirtmek isterim. Çünkü bizi biz yapan insanlığımızdır. Şehitlerimiz için her ne kadar üzülsek de, kendileri hem kıymetli bir günde hem de kıymetli bir yerde şehadet şerbeti içtiler. Bilesiniz ki o günkü Cuma, onların Cuması idi. Mevlana Hazretleri’nin belirttiği ‘‘Şebi Arus’’ terimi, onlara malik oldu. Her ne olursa olsun, asla şu Ayetimizden dönmeyeceğiz; ‘‘Biz yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü…’’

Hak tecelli olacaktır ve zalimler cehennemlerinde yanacaklardır. Bizler ise görevimizi yerine getireceğiz ve dinimizi en güzel biçimde temsil edeceğiz.    

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve erzurumsonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.